31 Ocak 2014 Cuma

Doğulu mu? Batılı mı? Bir kararımız var mı? Hangisiyiz?






"Burada hiçbir şey değişmez. Üsttekiler paldır küldür aşağıya indirilirler. İndirenler üste çıkarlar, yine hürriyet-adalet-müsavat adı altında acele acele emirler yağdırarak ceplerini doldururlar.Değişen sadece miting alanındaki resimlerdir. Lakin ne acıdır ki halk hiçbir şeyin değişmediğini bilmez, değişen portrelere bakarak alkışlar, devirlerin değiştiğini zanneder."
"Realiteyle temasımızda fantazilerimizin, hülyalarımızın tesirinden bir türlü kurtulamıyoruz. Bu da, ferdiyete azçok kavuşmuş kişiler için geçerli. Ahali realiteyi hurafeyle, vehimlerle kaynaştırarak kaybeder. Kendi kendimizin bir akıl polisi olmadığı içindir ki en Batılımız bile yeri geldiğinde hurafeye sığınıyor. Batı, Yunanistan'ın ilkçağda elde ettiğini Şark'tan kaptı ama, bir daha Şark'a geri vermedi."
"Biz sadece taklit ederiz. Hürriyet, hukuk, ilim bizde Batı'dan taklitlerdir, iki asırdan beri. Bunlar iki asırdan beri mânâları küflenmiş kelimelerdir. Halk bunlardan hiçbir şey anlamaz. Şark'ın münevveri hiçbir endişe duymayarak Marx'ı Engel'si yahut Voltaire'i Montaigne'i okuduğunu söyler, yani yalan söyler. Gözünüzün içine baka baka, hiç okumadıkları Goethe'nin 'divan'ından ezbere yalan şiirler okurlar ve Goethe'nin son günlerinde gizli din taşıdığını ileri sürerler.Şahit benim!"
"Niçin Batılılaşmak istiyorduk? Kimi diyordu ki, Batı'nın sadece tekniğini alalım,  bu teknik de silah filan. Daha Batılı! Daha Batılı! diyen ve olmak isteyenler ise bize ait her şeyi toptan reddetmeyi, inkâr etmeyi marifet sayarak birer halk düşmanı kesildiklerinin ayırtında bile değiller. Bunlara kaç defa Ibsen okudunuz mu diye sordum. Okumamışlar. Ferdiyetin kazanılmasını kolay zannetmişlerdi."
"Asya'yla Avrupa arasındaki uçurumu aklımızın ucundan bile geçirmediğimiz için bu sabah Avrupalı yarın sabah Asyalı olacağımızı zannettik. Bizim klasiklerimiz yok diyor, bizim bir bokumuz yok demeye getiriyor, böylece en Batılı oluyor. Halbuki en büyük işkence Şark nedir Garp nedir bilmemektir. İki âlemin ortasında yaşıyorsun ve ikisi arasına sıkışmışsın, haberin yok!"
"Bunlar Şark!Şark! diyorlar, niçin? Öyle dersen daha 'aidiyetli' oluyormuşsun, ne demekse. Biraz da Garp dediğinde şiddetle itiraz ediyorlar, dinden imandan çıkartırmış, her gün Avrupa yakasından Asya yakasına, Asya yakasından Avrupa yakasına geçerken. Hele rüya esrar mâzi içinde yaşar Şark'ta zaman idraki yoktur filan dersen kıyameti koparacaklar. Hele hele bu çağda Şark kaybediş içindedir filan demeye gör!"
Vs. Vs.
Hepsinin ivedilikle yok edilmesi gerekiyor.
Asabi ihtilâçlar içindeyim.


Selim İleri
Mel'un Bir Us Yarılması
Syf-437-438-439
Everest Yayınları

26 Ocak 2014 Pazar

Aşk mı, sevgi mi?




'Karara varmak' - 'karar', nedir : "Tamam / işte bu / bunu yapacağım / yapmak istiyorum / sonuna kadar / ne olursa olsun / sonuna götüreceğim / tam, istiyorum / bu, işte..." gibi bir şey.
'Sevmek' ile 'karar vermek' - "sevmeğe karar vermek' - sana garip, hatta itici geliyordu, biliyorum; ama, 'sevgi' yi, 'içine düşülen', kişinin elinde olmayan bir şey olan 'sevi'den ayırmanın başka yolu yok -
'Aşk', çünkü, önemsiz; giderek, değersiz bir şeydir: kişinin 'başına', nedensizce; hatta, nesnesizce 'gelir': neden şu kişiye aşık olmuşsundur; kimdir, âşık olduğun - belirsizdir - çünkü, yalnızca bir 'etkilenim', bir 'tutku'dur - işte : bir tutulmuşluktur...
Sevgi ise dünyanın en önemli; giderek de (enderliğinden mi acaba - herhalde...) en değerli şeyidir - çünkü, kişinin bilinçle ve tam da belirli bir kişiye yönelik, bulunabileceği en yoğun ve en yalın - anlamlı; amaçlı - eylemidir.
Düşün: Sevgi, eylemdir.


Oruç Aruoba
İle
Syf.-59
Metis Yayınları

18 Ocak 2014 Cumartesi

Az Buçuk






Bırakıp dünyanın bana olan aşkını
Bir kâğıdın yere düşmesi gibi
Gittim, insanın yanına vardım
Vardım da bulamadım kimseyi.

Her şey kirlenmiş, yeni evliler bile.
İşte tam burada duralım, bu yerde:
Kimin hatrına açıyor açan,
Bildim de diyemedim kimseye.

Yanık seslilerin söylediği sen,
Güneşe saat soran kocamış dünya
Ben senin her şeyini üç kere gördüm
Gördüm de tutamadım aklımda.

Irmak, akar gider, tutamaz ki aklında.


İbrahim Tenekeci
Giderken Söylenmiştir
syf.-49
Profil Yayıncılık

15 Ocak 2014 Çarşamba

Ne için?




.."Bu söylediğinizin biraz yıkıcı olduğu konusunda bana hak vermelisiniz"...dedi.
Öyle mi düşünüyorsunuz?Bence değil. Bu yıkıcıysa, o zaman her şey yıkıcı hatta soluk almak bile. Böyle hissediyorum ve böyle düşünüyorum, tıpkı nefes alır gibi, aynı doğallıkla, aynı ihtiyaçla. İnsanlar birbirinden nefret ediyorlarsa yapacak bir şey yok. Hepimiz nefretlerin kurbanıyız. Hepimiz istemediğimiz ve sorumlusu olmadığımız savaşlarda öleceğiz. Gözlerimizi bağlayacaklar ve sözcüklerle içimizi nefretle dolduracaklar. Ne için? Yeni bir savaşın tohumlarını atmak için, yeni nefretler yaratmak için, yeni bayraklar, yeni sözcükler için. Bunun için mi yaşıyoruz? Çocuklar doğurup savaşlara göndermek için mi? Kentler kurup yerle bir etmek için mi? Barışı arzulayıp savaşmak için mi?




Jose Saramago 
Çatıdaki Pencere
Syf-301-302
Kırmızı Kedi Yayınevi

7 Ocak 2014 Salı

Bana Biraz "Hayır" Gönder


-Bir şey hissediyorum.
-Bütün bunların yanında galiba bir şey hissediyorum. Aslında beni çok kızdıran şeyler oluyor. Bas bas bağırmamı gerektiren şeyler oluyor. Ama diyorum ya "çok sakinmişim gibi geliyor". İşte onu dağıtmak istemiyorum.
-Susmuş.
-Olabildiği kadar az konuşarak, az kımıldamak. Çok tuhaf.
-Ne tuhaf?
-Konuşmamak ve kımıldamamak. Farkına varmam gereken, ürkmem gereken bir şey var.
-Ama seziyor muyum nedir, konuşmalıyım, kımıldamalıyım. Kızmalıyım, sevinmeliyim.
-Seni düşünmeye çalışıyorum.
-Belki on kere kendimi seni düşünürken yakaladım. Ama bilerek düşünmek istiyorum.
-Hatta kötü şeyler düşünmek, düşünebilmek istiyorum.
-Kızmak, azıcık kızabilmek, itilmek, isyan etmek, karşı koymak, ayağa kalkmak, hiç olmazsa, düşünce şeklinde "evet" demek.
-Yapamıyorum.
-Oh güzel kız, sevgilim, ne olur bir şey yap.
-Bir delik aç.
-Şu kapağı biraz arala, bir parça ışık.
-Bir ip.
-Kancalı bir ip sarkıt bir tarafıma takılsın.
-Çek beni bu kuyudan.
-Biraz çabuk ol. Biraz.
-Biraz acele et.
-Geç kalma sevgilim.
-Biricik sevgilim.
-Bana biraz karşı koma gücü ver.
-Bana biraz "hayır"gönder.
-Biraz ses.
-Biraz kızgınlık.
-Ohh!
-İşte biliyorum.



Cahit Zarifoğlu
Hikayeler (Suçlular)
syf.-79-80
Beyan Yayınları

1 Ocak 2014 Çarşamba

Mutluluk ve Sahip Olmak







Büyüyünce mutlu olmak isteyeceksin. Şu anda mutluluğu düşünmüyorsun ve tam da bu nedenle mutlusun. Düşününce, mutlu olmak isteyince, mutlu olamazsın. Sonsuza dek. Muhtemelen sonsuza dek... Duydun mu beni? Sonsuza dek. Mutlu olma arzun ne kadar güçlüyse, o denli mutsuz olacaksın. Mutluluk fethedilen bir şey değildir. Sana öyle olduğunu söyleyecekler. İnanma buna. Mutluluk vardır ya da yoktur.(*)
 


Bir şeyin sahibi olmak ona tam anlamıyla sahip olmak anlamına gelmiyordu. İnsan istemediği şeylerin de sahibi olabilirdi. Tam anlamıyla sahip olmak, hem sahip olmak hem de sahip olunan şeyden zevk almak demekti. Bir evi, karısı ve oğlu vardı ama hiçbiri tam anlamıyla onun değildi. Benim diyebileceği tek şey kendi varlığıydı ve kendisine bile tam anlamıyla sahip değildi.(**)


Jose Saramago
Çatıdaki Pencere
syf.-90(*)
syf. 129(**)
Kırmızı Kedi Yayınevi