22 Temmuz 2018 Pazar

Ruhumu Geri Ver!




    Bilinir ki, Faust adında ilk eser, Goethe'den evvel, Onaltıncı yüzyılın İngiliz şairi Christopher Marlowe'undur: "Dr. Faust'un Hayatı ve Ölümü."

Marlowe'un bu eserinde bir sahne vardır. Dr Faust , Helen adındaki güzele yalvarır:
- Beni bir kere öp ve ebedileştir.
Helen onu öper ve kaçar.
Dr. Faust bağırır.
-Dudakları ruhumu emdi. Bakınız nasıl kaçıyor. Gel, Helen, gel, ruhumu geriye ver.
Bizi de yabancı medeniyetler öptü.
Bağırıyoruz:
Busen çok tatlı. Fakat ruhumu emdin. Geriye ver! Ruhumu geriye ver!


Peyami Safa
20. Asır Avrupa ve Biz
Syf.-288
Ötüken

10 Temmuz 2018 Salı

Kopmağa kalkmak kendini de parçalamaktır




"Kişilere, nesnelere, kendine bağlanırsın; bir gün bunlardan koparsın da. Gerekeni yapmadığını düşündüğünde haklısındır, değilsindir, bilinemez ama, o anda, kopmuşluğunu yaşıyorsundur belki. Kopmuşluk, ölüm de demektir. Bir ölümü yaşarken -ya da, beklerken- bağını öldürmen, duyacağın acıyı azaltmak isteğinden ilerigeliyor da olabilir. Senin sözündü: 'İkimizle ilişkili kararlarını kendi kendine veren bir sevgili karşısında' öyleydi, değil mi?, 'çekilmekten başka çıkar yol bulamadım.' Kırıldığın, gücendiğin için yaptığını sanmış olabilirsin bunu. Bana sorarsan, kendini savunuyordun, daha çok acıyı daha çok duymamak için; sevgiyi kendi elinle azaltmağa, koparıp yolmağa kalkıyordun... Bir şeyleri silerek bir geçmişin yükünü yeğnileştirmek, azaltmak...O ölçüde de, kim bilir, geleceğini biraz olsun özgürleştirmek... Öyle kopuşlar güçtür, izi kalır; kopmağa kalkmak kendini de parçalamaktır. Bir yanıyla..."

Bilge Karasu
Kılavuz
Syf.- 48-49
Metis

Kılavuz



"Arkadaşlıklarda, dostluklarda, sevgilerde, karşısındakini ele geçirilecek bir ülke gibi görenler vardır. Tedirgin eder beni böyleleri.(...) Buna karşılık, karşısındakini tanımak isteyen, karşılıklılık gözeterek biribirilerini biribirilerine açan, veren insanların yakınlıkları, destek görmelidir; hiç değilse, benden... Bir de pattadak çıkagelenler vardır, senden istediğini senin rızanla alan, seni kendine bağlamasını başaranlar vardır... Günün birinde geldikleri gibi giderler. Ya alacaklarını aldıkları, bu da kendilerine yettiği için... Tabii, bu durumda, ilk öbektekiler gibi davranmış olurlar: Yağma bitmiştir... Ya da sen onlara, kabul etmek istemedikleri bir ölçüde bağlandığın için. Yani 'başkası yağmalanır ama ben, başkasının kullanabileceği bir toprak değilim,' türünden bir tutum... Senden uzaklaşırken senin ne düşündüğünü hiç merak etmezler..."


Bilge Karasu
Kılavuz
Syf.-87-88
Metis

7 Temmuz 2018 Cumartesi

"Büyük filozof yetiştirmemiş büyük millet olamaz"






"...tarihe, insana, tabiata ve varlığa verilecek mânâ anlaşılmadan sosyal meseleler halledilemez. Çünkü bunlar bir varlık bütününü dolduran elemanların yalnız birkaç tanesidirler. Parçanın ışığında bütün görülemez. İnsana ve her şeye ait ne kadar mesele varsa hepsinin yığınağı, hepsinin toplandığı ve cevap aradığı ilim dalı, daha doğrusu bütünün ilmi, ilimlerin ilmi felsefedir. Bunun için büyük filozof yetiştirmemiş büyük millet olamaz. Türk milleti Farabi gibi dünya kıvamında filozoflar yetiştirebilecek bir seviyeye fırladığı halde, sonraları Arap ve Fransız filozoflarının âdi mütercimi seviyesine düşmüştür. Tercüme, bir milletin, başkasının zekâsıyla düşünmesi, kendi kendisi olmaktan istifa etmesi demektir. Tercüme ancak başka milletlerin düşüncesiyle temasın olgunlaştırdığı bir milli düşünce, bir Türk düşüncesi cevherinin fışkırışına yardım ettiği nisbette faydalı ve lüzumludur. Bizde ise tercüme, uzun asırlardan beri, evvela Doğu'ya, sonra Batı'ya maymunca bir hayranlığın kaynağı olmaktan ileri gidememiştir."


Peyami Safa
20. Asır Avrupa ve Biz
Syf.-22-23
Ötüken