13 Mayıs 2017 Cumartesi

Tepetaklak: Tersine Dünya Okulu






    Çocukların çocuk olma hakları günden güne reddediliyor. Bu halkla alay eden olaylar öğretilerini gündelik yaşama pay ediyor. Dünya zengin çocuklara sanki paraymış gibi davranıyor ki onlar da paranın davrandığı gibi davranmaya alışsınlar. Dünya yoksul çocuklara sanki çöpmüş gibi davranıyor ki onlar da çöpe dönüşsünler. Orta sınıftakileri, ne ne zengin ne de yoksul olan çocukları, onları televizyona bağlı tutuyor ki daha vakit erkenken tutsak yaşamı kader olarak kabul etsinler. Çocuk olmayı başaran çocuklar çok şanslı, çok büyülüler. (*)


   Dilsizlerin dilini çözen işkence sayesinde pek çok tutuklu işlemediği suçlardan tutuklu; çünkü özgür bir suçludansa parmaklıklar arkasındaki bir masum tercih edilesidir. Diğerleriyse bazı generallerin kahramanlıkları yanında çocuk oyunu kalan cinayetlerini ya da bizim tüccar ve bankerlerimizin dolandırıcılıkları ya da politikacıların ülkenin bir parçasını sattıklarında aldığı komisyonların yanında şaka gibi görünen soygunları itiraf ettiler. Askeri diktatörlükler artık yok, ama Latin Amerika demokrasilerinin cezaevleri ağzına kadar tutukluyla dolu. Tutuklular doğal olarak yoksul; çünkü yeni açılmış bir köprü çöktüğünde, kasaları boşaltılmış bir banka devrildiğinde, çimentosuz inşa edilmiş bir bina yıkıldığında kimsenin hapse girmediği ülkelerde yalnızca yoksullar cezaevine girer. (**)


   Genel kural olarak konuşmaların yalnızca tersten okunduğu zaman gerçek anlamını kazandığını kavramak için siyaset bilimi uzmanı olmak gerekmez. Kuralın çok az istisnaları var: Düz bir ifadeyle,politikacılar değişiklikler vaat eder ve hükümete gelince de değiştirirler ama... fikir değiştirirler. Bazıları o kadar çok döner ki iyice yuvarlaklaşır; soldan sağa bunca hızla nasıl döndüklerine bakmaktan boynumuz tutulur. Tıpkı gemi kaptanının Önce Kadınlar ve çocuklar! diye bağırması gibi, Önce eğitim ve sağlık! diye haykırırlar. Ama ilk önce eğitim ve sağlık boğulur. Konuşmalarında çalışmayı överler, icraatlarında işçilere küfrederler. Ellerini kalplerine koyup, ulusal egemenliğin fiyatı yoktur, diye ant içen politikacılar daha sonra onu hediye eder; hırsızların yakasına yapışacaklarını ilan edenler dörtnala giden atın nalını bile çalacak kadar yetenekli hırsızlara dönüşürler. (***)




Eduardo Galeano
Tepetaklak (Tersine Dünya Okulu)
syf: (20*) - (97**) - (150***)
Sel Yayıncıluk

7 Mayıs 2017 Pazar

Edeb ve Eleştiri

   



       Hiçbir zaman akıldan çıkarılmamalıdır ki, şu durumda modern dünyanın metafizik ve dini ilkelere dayalı bir eleştirisi, en derin anlamı ve İslâm'ın en merkezi erdemleriyle uyum içinde bir sadaka olacaktır. Ve, terbiyesiz ve (geleneksel İslâm dillerinde nezaket, davranış biçimlerinde doğruluk, kültür ve edebiyat anlamına gelen) edeb yoksunu sayılmak korkusuyla eleştiri yapmaktan çekinen bazı Müslümanların takındığı tutum karşısında, yine unutulmamalıdır ki, İslâm'ın Peygamberi (salât ve selâm ona ve ehline olsun), en tam biçimiyle edeb sahibi olmasının yanı sıra, en kesin, dosdoğru ve en çıplak şekliyle Hakikati de ortaya koyuyordu. Hayatında aşırı derecede net ve kesin olduğu anlar vardı ve edeb uğruna hiçbir zaman Hakikati feda etmemiştir. İslâm şimdiye değin, edeb göstermek için 2 kere 2'nin 5 ettiğinin kabul edilmesi gerektiğini öğretmedi. Gerçekte edeb, her zaman ve her durumda, her ortamda Hakikati algılayıp ortaya koymada tamamlayıcı bir öğe olmuştur.     Bir keresinde, Kuzey Afrikalı seçkin bir manevi otorite şöyle demişti: "Edeb nedir bilir misiniz? Bedenden bir organın kesilmesi gerektiğinde, acıtıp, incitmemesi için kılıcınızı bilemek, keskinleştirmektir edeb" İşte böyle bir tavırdır, bugün Batı'yla ve İslâm'a karşı meydan okuyuşlarıyla karşılaşmalarında Müslümanlara gerekli olan. Hakikatin yalnızca hayatımız ve varlığımız üzerinde değildir hakkı; bizden, kendisini başkalarının da duymasını sağlamamızı ve mümkün olan her yerde ve her zaman kendisini ifade edip yaymamızı isteme önceliği de vardır. Bugün, Kantçı manada değil, katı biçimde; çünkü böylesi bir tavır, o denli az rastlanır, ama bir o kadar da gereklidir.
    Bugün, İslâm dünyasında, modern dünyada olup biten her şeyin dikkatli bir eleştirisi ve A'dan Z'ye incelenmesi eksiği vardır. Böyle bir eleştiri olmadan, Batı'yla mücadelede ciddi hiçbir şey yapılamaz.

Seyyid Hüseyin Nasr
İslâm ve Modern İnsanın Çıkmazı
Syf:186-187
İnsan Yayınları