26 Ekim 2015 Pazartesi

İnsanın Kalbi!




 Zorba başını kaşıdı.
     "Kalın kafalıyım ben," dedi, "kolay anlamıyorum... Ah be patron, o dediklerini bir raks edebilseydin de ben de anlasaydım!"
Umutsuzluk içinde dudaklarımı ısırdım. Bütün bu umutsuz düşünceleri gerçekten raksa bir dökebilseydim.
     "Ya da patron, bütün bunları bana masal gibi anlatabilseydin. Hüseyin Ağa'nın yaptığı gibi... Bu,  benim komşum olan ihtiyar bir Türk'tü; çok ihtiyar, çok yoksuldu; karısı da yoktu, çocukları da... Garibin biri; yemek pişirir, tahta siler, akşamüzeri de babadan kalma evine gelir, ninem ve öbür ihtiyar komşularla avluda oturur, çorap örerdi... Ermiş bir adamdı bu Hüseyin Ağa. Bir gün beni dizlerine aldı, hayırduası edermiş gibi elini başıma koydu. 'Aleksi,' dedi, 'bak sana bir söz söyleyeceğim; küçük olduğun için anlamayacaksın; büyüyünce anlarsın. Dinle oğlum: Tanrı'yı yedi kat gökler ve yedi kat yer almaz; ama insanın kalbi alır. Onun için, aklını başına topla Aleksi, hayırduam seninle olsun, dikkat et, hiçbir zaman insan yüreğini yaralama!"

Nikos Kazancakis
Zorba
Syf.- 312
Can Yayınları

Aklın bakkal senin!





 Ben, Zorba'nın bu vahşi sevgisinden korkmuş bir halde, "Belki de kalırım," dedim. "Belki de seninle gelirim; ben özgürüm."
     Zorba, başını salladı.
"Hayır, özgür değilsin.," dedi. "Senin bağlı bulunduğun ip, öbür insanlarınkinden biraz daha uzun; hepsi bu kadar! Senin patron, uzun ipin var, gidip geliyor, kendini özgür sanıyorsun. İpi koparmadın mıydı da..."
     Zorba'nın sözleri, içimdeki açık bir yaraya dokunup acıttıkları için inatla, "Bir gün koparacağım!" dedim.
     "Güç, patron, çok güç! Bunun için delilik gerek, delilik, duyuyormusun? Ya hep ya hiç! Ama sende beyin var ve seni bu yiyecek. Aklın bakkal senin, defter tutuyor, bu kadar verdim, bu kadar aldım; kâr şu kadar, zarar bu kadar diye yazıyor. Yani, iyi bir sahip, her işi sermiyor, her zaman arkayı kolluyor. Hayır, ipi koparmıyor rezil, onu sıkı sıkı elinde tutuyor, kaçırırsa mahvoldu demektir zavallı, mahvoldu demektir! Ama, ipi koparmadıkça, hayatın ne tadı vardır, söyler misin bana? Papatya papatyacıktır; rom değil ki dünyayı altüst etsin!"


Nikos Kazancakis
Zorba
Syf.-336
Can Yayınları

15 Ekim 2015 Perşembe

Yüreğin üstüne düşen çiy!

           
   

         Tüm bu yıllar süresince, bulanık bir biçimde, bir şeyin eksikliğini duyuyordum. İnsan bir kez güçlü bir biçimde sevme şansına erdi mi tüm yaşamı bu ateşi ve bu ışığı aramakla geçer. Güzellikten ve ona bağlı olan hazsal mutluluktan vazgeçiş, mutsuzlukta karar kılma, bir büyüklük ister, o büyüklük de bende yok. Ama, ne de olsa, dışlamaya zorlayan hiçbir şey gerçek değildir. Yalıtlanan güzellik sonunda suratını buruşturur,  yalnız adalet sonunda ezer. Birini dışlayarak bir başkasına yararlı olmak isteyen kişinin hiç kimseye, hatta kendine bile yararı dokunmaz, sonuçta, adaletsizliğe iki kez destek vermiş olur. Bir gün gelir, hep kasılmak yüzünden, hiçbir şey hayranlık uyandırmaz olur, her şey bellidir, yaşam hep yeniden başlamakla geçer. Sürgün zamanıdır artık, kurumuş yaşamın, ölü tinlerin zamanıdır. Yeniden yaşamak için, bir lütuf, kendini unutmak ya da bir yurt gerekir. Kimi sabahlar, bir sokağın dönemecinde, yüreğin üstüne çok hoş bir çiy düşer, sonra buharlaşıverir. Ama serinliği kalır ve yürek hep onu ister.



Albert Camus
Yaz
Syf.-72
Can Yayınları

7 Ekim 2015 Çarşamba

"Her insan tabiata benzer"




          Her insanın hüviyetinde iki benlik vardır. Her insan ikiyüzlüdür. Hodbin, hasbidir, ister ve verir; doğru ve yalan söyler; aldanır ve aldatır; zulüm yapar ve merhamet eder; kendini ve etrafını düşünür, infiradi ve içtimaidir; her insan iyi ve fenadır. Her insan tabiata benzer: Güneş ve bulut, yağmur ve hararet, gül ve diken, bülbül ve baykuş, fırtına ve sükun, gülistan ve bataklık, iniş ve yokuş, tepe ve yayla, kuzu ve kurt, boğa ve karınca, namütenahi tezatlar ondadır. İnsanın topraktan yaratıldığı doğru tesbit: Biz tabiata çok benziyoruz. Ruhlarımız, tabiatın ruhu gibi iki büyük tezatla örülür: iyi ve fena, güzel ve çirkin, doğru ve eğri.


Peyami Safa
Mahşer
Syf.-261
Ötüken Neşriyat