12 Mart 2014 Çarşamba

"Hak geçmesin"



Eyüp'te, kalabalığın su gibi aktığı bir caddede gördüm onu. Eski zamanlardan günümüze sarkmış gibiydi. Ne kıyafetleri bizimkine benziyordu, ne de bakışları. Duvarın dibine bir kilim sermiş, kilimin bir ucuna oturmuş, önüne de on demet kadar gül koymuştu. En az seksen yaşında.Sanırsınız, kilimin üzerine ürkek bir kuş konmuş...
     Bu ilginç görüntüsüne rağmen, inanın, kimsenin dikkatini çekmiyordu. Onun  yerinde filanca kredi kartını tanıtan manken olsaydı eğer, gözlerinde bozukluk olanların bile dikkatini çekerdi. Önce uzun uzun onu seyrettim, sonra önündeki güllere eğilip baktım. Belli ki gülleri toplayalı çok olmuş. Sararmış, solmuş, boyunlarını bükmüşler. Demek ki pek alan yok.
Bu solgun görüntülerine rağmen, plastiğe benzeyen ve ağzına kadar hormon doldurulan güllerden daha iyi görünüyorlar. Ve mis gibi kokuyorlar. Gülleri koklayınca, evde yapılan reçeller aklıma geldi.
  "Nine, güllerin demeti ne kadar" diye sordum." "Beş yüz" dedi. Bir demet gül alıp iki milyon verdim. "Bu para çok oldu" deyip zorla bir demet gül daha verdi. Ve gülü verirken de ekledi: "Hak geçmesin."
Ah benim güzel ninem...
Çok yaşa emi...


İbrahim Tenekeci
Uçuş Denemeleri
Syf.6-7
Profil Yayıncılık
Karakalem: Elif Yıldız

9 Mart 2014 Pazar

Haydar Ergülen - İç Nefes





o bir çay istemişti, trenin içinde
biz tren yolcusuyduk, çölün içinde
ben yalnız kalmıştım, senin içinde
oysa kaç kişinin yerine sevmiştim seni!

aşkı geçtik, gözlerini açabilirsin

o bir dile sığınmıştı, sözü içinde
yolu yoluma çıkmıştı, çölü içinde
ben eski kalmıştım, senin içinde
oysa kaç çocuğun yerine övmüştüm seni!

düşü geçtik, kendine bakabilirsin

o bir bende kırılmıştı, hayli içimde
ıssız otağ kurulmuştu, canım içinde
oysa kaç bahçe yerine açmıştım seni!

kimi geçtik, kimseye sorabilirsin