7 Mayıs 2017 Pazar

Edeb ve Eleştiri

   



       Hiçbir zaman akıldan çıkarılmamalıdır ki, şu durumda modern dünyanın metafizik ve dini ilkelere dayalı bir eleştirisi, en derin anlamı ve İslâm'ın en merkezi erdemleriyle uyum içinde bir sadaka olacaktır. Ve, terbiyesiz ve (geleneksel İslâm dillerinde nezaket, davranış biçimlerinde doğruluk, kültür ve edebiyat anlamına gelen) edeb yoksunu sayılmak korkusuyla eleştiri yapmaktan çekinen bazı Müslümanların takındığı tutum karşısında, yine unutulmamalıdır ki, İslâm'ın Peygamberi (salât ve selâm ona ve ehline olsun), en tam biçimiyle edeb sahibi olmasının yanı sıra, en kesin, dosdoğru ve en çıplak şekliyle Hakikati de ortaya koyuyordu. Hayatında aşırı derecede net ve kesin olduğu anlar vardı ve edeb uğruna hiçbir zaman Hakikati feda etmemiştir. İslâm şimdiye değin, edeb göstermek için 2 kere 2'nin 5 ettiğinin kabul edilmesi gerektiğini öğretmedi. Gerçekte edeb, her zaman ve her durumda, her ortamda Hakikati algılayıp ortaya koymada tamamlayıcı bir öğe olmuştur.     Bir keresinde, Kuzey Afrikalı seçkin bir manevi otorite şöyle demişti: "Edeb nedir bilir misiniz? Bedenden bir organın kesilmesi gerektiğinde, acıtıp, incitmemesi için kılıcınızı bilemek, keskinleştirmektir edeb" İşte böyle bir tavırdır, bugün Batı'yla ve İslâm'a karşı meydan okuyuşlarıyla karşılaşmalarında Müslümanlara gerekli olan. Hakikatin yalnızca hayatımız ve varlığımız üzerinde değildir hakkı; bizden, kendisini başkalarının da duymasını sağlamamızı ve mümkün olan her yerde ve her zaman kendisini ifade edip yaymamızı isteme önceliği de vardır. Bugün, Kantçı manada değil, katı biçimde; çünkü böylesi bir tavır, o denli az rastlanır, ama bir o kadar da gereklidir.
    Bugün, İslâm dünyasında, modern dünyada olup biten her şeyin dikkatli bir eleştirisi ve A'dan Z'ye incelenmesi eksiği vardır. Böyle bir eleştiri olmadan, Batı'yla mücadelede ciddi hiçbir şey yapılamaz.

Seyyid Hüseyin Nasr
İslâm ve Modern İnsanın Çıkmazı
Syf:186-187
İnsan Yayınları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder